#bizhayatasığabildik mi? « Karabük Haber Gazetesi

SON DAKİKA

#bizhayatasığabildik mi?

Bu haber 21 Nisan 2020 - 10:34 'de eklendi ve kez görüntülendi.

Son günlerde her yerde duyuyoruz, her yerde karşımıza çıkıyor hatta zaman geçtikçe bazılarımızı sinir etmeye başladı bile “Hayat Eve Sığar”

Birçoğumuz hayatı eve sığdırdık, bazen sığmaz gibi olsa da ite kaka sığdırdık. Bazılarımız hiç sığdırmak istemedi, bazılarımız için sığmaması gerekiyordu, öyle ya çark dönmeliydi, aş pişmeliydi, hepimiz devletin memuru değildik her ay maaşımız yatsın, öyle olsa kolay sığdırırdık hayatı eve…

Üzerinde çok konuşabiliriz bu cümlenin, sosyal medya ağzıyla bir de heştegli yazalım #hayatevesığar
Ancak bu yazımız yaşanan krizler, virüsün sosyo-ekonomik boyutu, komplo teorileri gibi tezler üzerine olmayacak.

Evet, hayat her yere bir şekilde sığıyor da biz hayata sığabiliyor muyuz?

Yıl 2017, Temmuz ayının sonlarına doğru, o zamana kadar bisikletimizle yüzlerce kilometre yol yapmışız, dağlar bayırlar aşmışız, artık sığmaz olmuşuz şehrimize ve uzun yollar istiyor hem bedenimiz hem kalbimiz. Üç kişiyiz, o bildiğiniz üç kişi değil, Osman Doğan, Ali Tan ve ben 🙂

-Gidelim mi Batum’a kadar?
-Gidelim.
-Nasıl gidelim?
-Atlayalım bisiklete gidelim.
-Ne yeriz, ne içeriz, nerede kalırız, ne sığar şuncağız bisiklete?
-Gidelim hele, yolda öğreniriz…

Gittik, bindik bisikletlerimize gittik. On gün sürdü toplamda gitmemiz, çok şey öğrendim bu on günde. Ben Ofluyum bilirsiniz, küçüklüğümden bu yana defalarca gittim o yolları, Karabük’ten bindim, Of’ta indim. Meğer ne çok güzellik kaçırmışım yıllarca bu iki şehir arasında. Hızlı gitmek, hızlı yaşamak hayatı ıskalamamıza sebep olmuş çoğu zaman, oysa bisikletimle giderken yavaş yavaş her güzelliği görüp, yaşayarak gittim aynı yolları.

Gidelim deyince elbette akşamdan karar verip sabah yola çıkmadık, bir hazırlık sürecimiz oldu, neler alalım, kaç adet kıyafet alalım, sen tencereyi al ben tavayı alayım, şapkayı unutmayalım, yedek lastikte lazım, listeler, hazırlıklar… Zaman yaklaşınca hazırladığım her şeyi serdim evin içine, bir kaç saat sonra yanıma almayı düşündüğüm şeylerin en az yarısını eledim, bu işime yaramaz, buna ne gerek var, bu ağır olur, yolda zaten bundan buluruz. Daha yola çıkmadan epey hafiflemiştim hem ağırlık olarak hem de ruhen. Çıktık yola ilk durak Kastamonu, sonra Boyabat, sonra Sinop. Ömer Portakal dayanamamış arabayla arkamızdan atlamış gelmiş Sinop’a. Kaldık bir gün daha ve turun üç günü sonunda birçok eşyamızın daha lüzumsuz olduğuna karar verip Ömer’le gönderdik gitti. Meğer farkında olmadan ne çok yük yüklüyor muşuz sırtımıza?. Oysa bir bisiklete sığacak kadar eşyayla bile insan yaşayabiliyor, mutlu olabiliyormuş.

Şunu çok daha iyi anladım bu tur sonunda, koca koca evlere sığmayan hayat aslında bir bisiklete sığabiliyormuş rahatlıkla.

TRT Belgesel kanalında çok sevdiğim bir belgesel yayınlanıyor, adı “Büyük Mücadele” tanıtımında şöyle yazıyor;
“Klasik belgeselleri, bildiğiniz yaşam öykülerini unutun! Hayatınızla ilgili birçok şeyi sorgulamaya hazır mısınız? Güzel bir hayat sürmek lüks içinde yaşamak mıdır? Kapitalizm insanlara mutluluk getirir mi? Akıllı binalar, pahalı arabalar, fabrikalar içinde çalışmak mı daha iyi; yoksa özgürlüğe dayalı; gelenekçi bir yaşam sürdürmek mi?

Henüz izlemediyseniz tavsiye ederim, ne kadar çok şeye sahip olursa olsun, hep bir şeylerin eksik kaldığını düşünüp asla mutluluğu yakalayamayan modern insanın!!! aslında ne kadar zengin olduğunu, ne kadar şükretmesi gerektiğini ya da her neye inanıyorsa ne kadar teşekkür etmesi gerektiğini gözler önüne seriyor bu belgesel.

Dünya nüfusu 8 milyar sınırına dayandı, bu hızlı artış beraberinde bir çok sorunu getiriyor. Örneğin;
-Dünya’da aç insan sayısı 1 milyar civarında,
-İnternete erişemeyen insan sayısı neredeyse nüfusun yarısı,
-Suya erişimi olmayan insan sayısı 1 milyar sınırında,
-Bu yıl bulaşıcı hastalıklardan 4 milyon insan yaşamını yitirmiş,
-Hani 5 dakika kesildiğinde kıyameti kopardığımız elektriğe ulaşamayan insan sayısı 1.2 milyar,
-Evsiz insan sayısının 2025 yılına kadar 1.6 milyar olacağı tahmin ediliyor.

Bu rakamları çoğaltabiliriz, günlük yiyeceğe ulaşamayan insan sayısı, sağlık hizmetlerinden yararlanamayan insan sayısı, akşama yatacak bir yatağı olmayan insan sayısı, işi olmayan insan sayısı, eğitime ulaşamayan çocuk sayısı, engelli insan sayısı…

Şimdi bir de dönüp kendimize soralım bakalım, yukarıda sayılanlardan hangileri eksik bizde?
Yatacak bir yer? Ev? Araba? Elektrik? Su? İnternet? İş? Aş? Sağlık? Eş? Çocuk? Yeteri kadar kadar para? Düzenli bir gelir?

Yukarıda sayılanlar ve benim aklıma gelmeyip sizin aklınıza gelenlerden nelerimiz eksik? Mutsuz olmamızın sebebi bunlardan hangileri?

Yoksa mutsuzluk sebebimiz henüz değiştiremediğimiz araba mı? Küçük gelen evimiz mi? O mavi pantolonun/eteğin altına uygun renkte olmayan ayakkabı mı? Oyunlarda kasan bilgisayar olmasın? 48 megapiksel kamerası olmadığı için cep telefonumuz mu? Bilmem ne restoranında yiyemediğimiz antrikot mu yoksa?

Bir anonim özdeyiş şöyle der; “İnsanlar kırmızı bir güle doğru koşarken çoğu zaman ayaklarının altında ezilen kır çiçeklerinden habersizdirler.”

“Hayat Eve Sığar” sığar sığmasına da sanırım biz hayata sığamıyoruz bir türlü.

Not: Bu yazı “bir lokma bir hırka” felsefesi içermez. Zaten bana göre bu ifade bir kandırma aracı olarak kullanılmakta ama bu başka bir yazının konusudur 🙂

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

1 ADET YORUM YAPILDI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
ERDAL KAHVECİ21 Nisan 2020 / 16:11Yanıtla

Harika bir yazı, Fikrine ve kalemine sağlık hocam. Ah biz o hırslarımıza bir gem vurabilsek, var olanla yetinmeyi bir öğrenebilsek!