2009 Yerel Seçimlerinden hemen önceydi. Dönemin MHP Belediye Başkan Adayı, bu günlerin Karabük Belediye Başkanı Sayın Rafet Vergili bir açıklama yaptı; “Bunlar Bayırmahalle’deki Devlet Hastanesini yıkacak!”Ortalığı ayağa kaldırdılar, ‘Yalan söylüyor’ diye bas bas bağırdılar. Çünkü o döneme kadar tek kale top oynuyor ve vatandaşı her dediklerine inandırıyorlardı. Hatta dönemin Başbakanı bir yılbaşı gecesi; “Siz zenginsiniz ve o nedenle sizi Teşvik Yasası kapsamına almadık” demiş ve tüm Karabük ellerimiz patlayasıya kadar alkışlamıştı!
Ancak bu sefer öyle olmadı. Sayın Vergili bir gecede tüm seçim araçlarını ve billboardları hastanenin yıkım kararı ile ilgili resmi yazı ile donattı ve foyalarını ortaya çıkarttı. Zaten Karabük ilk ihtarı da o seçimde yaptı ve Karabük Belediyesi ellerinden gitti.
Yapacak bir şeyleri yoktu. Zaten seçimleri de kaybetmişlerdi ve hastaneyi de inkâr etmelerine rağmen yıktılar.
Seçimlerden hemen sonra ilk olarak üniversite kampus alanı içerisinde 70 dönümlük bir alanı hastane yeri kamulaştırdılar. Ancak o konuda da aralarında bir türlü fikir birliğine varamadılar.
Dönemin rektörü, ilerleyen dönemlerde ise vekilleri ve Belediye Başkan Adayları olan beyefendi, Belediye Başkanı Rafet Vergiliye geldi; “ Allah aşkına beni bu işten kurtar, kampusun içinde hastane olursa ne güvenliği sağlayabilirim ne de ders yapabilirim” dedi..!
Sayın Vergili o dönemde de şehrin sağlık politikalarıyla ilgili ikinci çıkışını yaptı; “Bu hastaneyi buraya sıkıştırmayın, istimlakini da ben yapayın, gelin bu hastaneyi Öğlebeli bahçelerine yapalım” dedi. Bu sefer çarkı Şirinevler SGK Hastanesinin, yani bugünkü hastanenin olduğu yere çevirdiler.
Allah var, daha sonra Vergili’ye rakip olacak dönemin rektörü de bu fikre sıcak baktı; “Çok iyi olur, ben de Şirinevler’deki SGK Hastanesini hemen Tıp Fakültesine çeviririm, Devlet Hastanesi de Öğlebeli bahçelerine yapılırsa iki hastanemiz olur” dedi
Tabi kabul etmediler. Çünkü halen 2009 seçiminin acısını içlerinde yaşıyorlardı ve rakiplerini kahraman edemezlerdi!
“Biz daha sonra o hastaneyi nasıl büyütebiliriz, tek hastane Karabük’ün ihtiyacına nasıl cevap verir” diye hiç düşünmediler. Önce 330 yatak kapasiteli Bayırmahalle Devlet Hastanesini, ardından da 200 yataklı Şirinevler SGK Hastanesini yıktılar. O da yetmedi, birde bunun üzerine Karabük Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesini ilave ettiler..!
Arkadaşlar tüm bunlarla da hızını alamadı! Tam teşekküllü, uzman doktorların ve personelin hizmet verdiği 125 yataklı Kadın, Doğum ve Çocuk Hastanesini de buraya taşıdılar. Yani, toplam 655 yataklı 3 hastaneyi yerle bir ettiler, birde bunun üzerine Karabük Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesini ilave edip, Karabük’teki yatak sayısını 450’ye düşürdüler ve; “Sağlık da çağ atlattık” diye de gerim gerim gerindiler!
Tabi, ‘yıkmayacağız’ ve ‘taşımayacağız’ yalanlarına 7 Haziran Seçimleri öncesinde de, 5000 Evler Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi içinde devam ettiler, foyaları ortaya çıkınca da; “ Buraya bir Adalet Yüksekokulu inşa edeceğiz, size güzel bir Sağlık Merkezi yapacağız” demek zorunda kaldılar.
Hamdolsun bugün, Türkiye’de Devlet Hastanesi olmayan tek vilayetin!
Çağ attıkları hastanenin Yoğun Bakım Ünitesinin çatısı olmadığı için tepelerine su akıyor ve çelik konstrüksiyon çatı yapıyorlar. Hastaneyi genişletmek istiyorlar, İmam Hatip’i yıkamıyorlar. Bir gecede yerle bir ettikleri ve bugün hangi ligde oynadığı belli olmayan Kardemir Karabükspor’dan antrenman sahasını alamıyorlar!
Bunları neden söylüyoruz?
Bu şehirde ve bu ülkede halen hilafetin devam ettiğini, halifenin İstanbul’da yaşadığını; Suriye’linin, Irak’lının, Cezayir’linin de bundan asırlar öncesinde olduğu gibi bizim tebaamız olduğunu zanneden bir kesim var!
Suriyeli geliyor; “Ne olmuş, onlar bizim kardeşlerimiz, bir zamanlar oralar bize bağlıydı, Çanakkale’de birlikte savaşmadık mı?” deniliyor.
Cezayirli geliyor; “Efendim ne var yani, adamlar ülkelerine gidememiş, sanki sokakta gezecek gibi saldırıyorsunuz, onlar yurtta karantina altına alınacak” deniliyor.
Ama ne hikmetse bu ümmetçiler ve sözde misafirperverler aynı duyguları; Çanakkale’de ya da Kurtuluş Savaşı’nda yanımızda yer alan ve en az % 40’ı Özbek Türk’ü olan Afganistan vatandaşlarına karşı hissetmiyor. Hatta devletimiz diğer sığınmacılara verdiği destekleri onlara vermiyor.
Ayrıca şu anda kadar sosyal medyadan Hilafetçilik ve Osmanlıcılık oynayan çakma kahramanların hiçbirinin, bu güne kadar ne bir Suriyeliyi, ya da ne bir Cezayirliyi bırakın evlerinde bir gün misafir ettiğine, onlara bir öğün yemek ikram ettiğine bile şahit olmadık!
Ne Suriyeli düşmanıyız, ne de Cezayirli karşıtı..!
Yalnızca şunları soruyoruz?
Karabük’teki 3 hastane yıkılmadan önce bu şehrin kaç yoğun yatak kapasitesi vardı, bugün ne kadar?
Geçmişi bilemeyiz.
Şu andakini söyleyelim; Ventilatör, yani solunum cihazı; 45
Yoğun Bakım Yatak Sayısı; 72 ruhsatlı+10 beklemede..
Şimdi anlayabildiniz mi bizi, Müslüman düşmanlığı ile suçlayan Süslimanlar…!
Bizim isyanımız; 45 solunum cihazı ve 72 yoğun bakım yatak kapasitesi olan bir şehre 1500 olası şüphelinin getirilmesine..!
Yoksa biz; Barbaros Hayreddin’i de sizden çok severiz, Cezayirli Hasan Paşayı da…
Ve size son olarak bir şey daha söyleyelim; Bizi bu işle siyaset yapmakla eleştirip, ‘Sizinkiler nerede?’ diye soran ey geri zekalı tayfası..!
Bizimkinin nerede olduğunu çok yakında belgeleriyle görürsünüz!
Çünkü biz, ne bu şehri, ne bu ülkeyi, ne de bu milleti çıkarlarımız için sevmedim.
Bizimkiler yalnızca tarihe not düşer ve gününü bekler..!
Beyinsiz tayfası koyunlar; BİZİMKİ SİZİN AĞA BABALARINIZA NOT DÜŞERKEN, SİZ HER ZAMANKİ GİBİ ÇAYIRLARDA OTLUYOR DUNUZ….!
Ha bu arada,
Ey semiz koyunlar ve yanlarındaki İYİ TOKLU…!
Uçaklar buraya yalnızca iniyor ama kalkamıyor..!
Yani sizin Cezayirliler buradan direkt uçamaz..!