M.Ö. 1’inci yüzyılda kurulduğu ve M.S. 8’inci yüzyıla kadar yerleşim amacıyla kullanıldığı tahmin edilen Karabük’ün Eskipazar ilçesindeki Hadrianaupolis Antik Kenti çalışmalarında ortaya çıkan yeni bulgular dünya tarihine ışık tutacak.Karabük’ün Eskipazar ilçesinde Budaklar köyü sınırları içinde bulunan ve Batı Karadeniz’in Zeugması olarak adlandırılan Hadrianaupolis Antik Kenti’nde bu yıl 45 gün süreyle iki ayrı noktada yapılan kazı çalışmalarında bin 500 yıl önce yapılan ve bugüne kadar bozulmadan bütünlük gösteren mozaikler ortaya çıkarıldı.Bin 500 yıllık olduğu belirlenen ve önemli figürlerin yer aldığı mozaiklerin ortaya çıkarıldığı alanda Karabük İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Şahin ve kazı sorumlusu Karabük Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ersin Çelikbaş, incelemelerde bulundu.Kastamonu Müze Başkanlığı gözetiminde kazı çalışmalarının bu yıl güçlü bir ekiple 45 gün sürdüğünü belirten kazı sorumlusu ve bilimsel danışmanı Karabük Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ersin Çelikbaş, iki noktada yapılan çalışmaların kilise ve güney negropolü olarak adlandırdıkları yerde gerçekleştirdiklerini söyledi.“Bin 500 yıllık öncesi tarihe sahip” Her iki noktada yapılan çalışmalarda önemli sonuçlara ve bilgilere ulaştıklarını kaydeden Çelikbaş, “Özellikle kilise bölgesinde yaptığımız çalışmalarda çok önemli mozaiklere ulaştık. Mozaiklerin M.S 5. yüzyıla ait olduğunu net bir şekilde söyleyebilirim. Dolayısıyla günümüzden bin 500 yıl öncesine ait bir tarihe sahip. Çok önemli mozaikler; çünkü Hadrianapolis’te ilk defa bu kadar bozulmadan bütünlük gösteren mozaiklere ilk defa rastlıyoruz. Mozaiklerde çok önemli figürlere ulaştık. Bu figürlerden aslan Marcos’u, boğa ise Lucas’ı temsil ediyor. Bir tane boğa, bir tane aslan ve iki tane de anti tetik duruşlu tavus kuşunun olduğu bir panoya rastladık. Bu figürlerin Anadolu’daki benzer örneklerine baktığımız zaman en bütünlük gösteren örnek Hadrianapolis’te çalışmalar sonucunda bulduğumuz mozaik olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz” dedi.“İkinci tabaka mozaik alt tabaka mozaiği bozmadan günümüze getirmiş” Mozaiklerin günümüze kadar sağlam gelmesinin en büyük nedeninin ise, 6. yüzyılda mozaiklerin üzeri kapatılarak üzerine yeni mozaiklerin yapılması olduğunu da ifade eden Ersin Çelikbaş, “M.S. 5 yüzyılda yapılan kilisenin hem mozaikleri hem küçük buluntuları mimarı açıdan bize bu tarihi gösteriyor. Fakat 6. yüzyıla geldiğimizde mozaiklerin üzeri kapatılıyor. Artık farklı düşüncelerden dolayı kapatılıyor. 5. yüzyılda halen Roma’nın paganizm etkisi devam ediyor. Bu mozaiklere baktığımız zaman paganizmin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla 6. yüzyılda Hristiyanlığı paganizmden daha da uzaklaştırmak için bu tip figürlerin kiliselerden, dini yerlerden çıkarılmasına dair üstü kapatılıyor. Üstü kapatılan mozaiklerin günümüze kadar sağlam gelmesindeki en büyük neden üzerine ikinci tabaka mozaik yapılması. Opus sectile dediğimiz mermer döşeme ile yapılan mozaiklerin günümüze kadar sağlam bir şekilde gelmesinde en büyük neden. Şunu açık bir şekilde söyleyebiliriz ki burada dini yapı Marcos ve Lucas’a atfedilmiş olduğunu net bir şekilde tespit ettik” diye konuştu.“Açıklayacağımız veriler tüm dünyanın ilgisini buraya çekecek” Bu süreç içerisinde bilimsel anlamda yaptıkları çalışmaların dünyada ve Avrupa’da büyük ses getirdiğini de anlatan Çelikbaş, “Onların ilgisini buraya çekmemize neden oldu. Daha öncesinde Hadrianaupolisin sadece adı biliniyordu. Buranın sadece adından ibaret olmadığı, gerçekten önemli bir antik kent olduğunu, özellikler mozaik cenneti dediğimiz noktada artık burası. Mozaiklerle ortaya çıkıyor burası. Batı Karadeniz’in en önemli mozaik kenti olduğunu söyleyebiliriz. Tabi tarihi açıdan Hadrianaupolis önemli bir nokta. Buranın antik dönemde piskoposluk merkezi yani hac merkezi olduğunu net şekilde söyleyebiliriz. Burada önemli din adamları yaşamış. Yaşayan en önemli din adamlarından bir tanesi Stylus Alypius. Alypius’un önemli bir noktasını söyleyebilirim; M.S 6. yüzyılda yaşamış ve bu sene stratigrafi çalışmalarımızdan 6. yüzyıla ait küçük buluntu ortaya çıkardık. Dolayısıyla biz çalışmalarımızda önemli neticeler alma çalışmasındayız. Alpius’un yaşamış olduğu 6. yüzyıl tabakasına ulaşmış durumdayız. O dönemi çözümlemeye yönelik çok önemli verilere ulaşmak üzereyiz. İnşallah bunu daha kısa zaman da somut ve arkeolojik belgelerle açıklayacağız. Bu açıklayacağımız ilerideki veriler aslında tüm dünyanın ilgisini buraya çekeceğinden eminiz” dedi.“M.S 7. yüzyılda antik kent aniden boşaltılmış” Çelikbaş, bu sene yaptıkları çalışmalarda antik kentin M.Ö 1. yüzyılda kurulduğunu tahmin ettiklerini kaydederek şunları söyledi:“Küçük buluntularda bunu destekliyoruz. Fakat bu seneki kazı çalışmalarımızda antik kent M.S 7. yüzyılda aniden boşaltılmış. Burada bir deprem mi oldu, akına mı uğradı, istila mı edildi, büyük bir yangın mı geçirdi? Bunları çözmeye çalışıyoruz. 7. yüzyılda yaşam burada sona ermiş ve kimse kalmamış. Bu sene bunu tespit ettik. Yıl içerisinde bunun nedenlerini araştıracağız. Öncelikle antik kaynaklarda o dönem içerisinde yaşanmış olan felaketleri inceleyeceğiz. Ondan sonra siyasi ve sosyal olaylara bakacağız. Gelecek yıla kadar inşallah net verilere ulaşmaya çalışacağız. Biz antik kentin çevresinin yaklaşık 20 kilometre çapında olduğunu söyleyebiliriz. Çok büyük bir kentten bahsediyoruz. Bu sene negropolde çalıştık. Buradaki çalışmalarda kentteki popülasyonla ilgili verilere ulaştık. Biz antik dönemde buranın yaklaşık 50 bin nüfusa sahip olduğunu söyleyebiliriz. Gömü yoğunluğuna bakıldığında bu rakam ortaya çıkabiliyor. Negrepoldeki mezar yoğunluğunun ve içerisinden çıkan iskelet sayısına baktığımız zaman kentin çok büyük bir popülasyona ve nüfusa sahip olduğunu da söyleyebiliriz. İlk olarak M.S 2. yüzyılda yapılmış ve kayaların içi oyularak mezarlar yapılmış. Fakat M.S 5. ve 6. yüzyıllarda yapılan ilk gömü çıkarılmış. Tekrar yapılmış. Yani burada iki defa gömü yapılmış. İçerisinde birinci gömüye ait mezar hediyelerinden birer parça bulduk. Bunlar seramikler buradaki negropolin M.S 2. yy ile 6.yy arasında kullanılmış kaya mezarları olduğunu da ortaya koyuyor.”