2014 yılında başladığımız üçlü seçim maratonunun son ayağı olan 2015 Milletvekili Genel Seçimlerine artık iyiden iyiye ısınmaya başladık. 10 Şubat Salı günü yani yarın, aday adayı olacak atanmış ve seçilmişlerin istifası için son gün. Bu tarih itibariyle kimlerin seçim meydanında boy göstereceğini büyük oranda öğrenmiş olacağız. Karabük açısından olaya baktığımızda birçok yerel haber kaynağında belirli isimlerin dolaştığını görüyoruz. Bu yazımızda isimler üzerinde durmayacağız, zaten ortada dolaşan isimler belli, bunu herkes duymuştur. İsimler üzerinde durmayacağız ancak partilerin genel tavrı üzerinde yani ilkeler üzerinde durmakta fayda var diye düşünüyorum. Şöyle genel olarak bakmak gerekirse durum ne gelin beraber inceleyelim.
Tabi ki öncelikle iktidar partisine bakalım. Başarısız bir yerel seçim süreci geçirip Türkiye rekoru ile Merkez Belediye Başkanlığını tekrar kaptıran iktidar partisi, bu yenilginin faturasını İl Yönetimine keserek yönetimi görevden almış ve yerine bugünkü mevcut yönetimi getirmiştir. Çok kısa bir zamanda Ülkede ilk defa gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı Seçimine hazırlanması gereken mevcut yönetim, gecesini gündüzüne katarak bu süreci tamamlamış ve Karabük’te Ülke genelinin çok üstünde bir oy alarak önemli bir başarı yakalamıştır. Ancak birçok analiste göre bu seçim, Sayın Cumhurbaşkanının şahsında gerçekleşen ve oyların Cumhurbaşkanına verildiği bir seçim olmuştur. Dolayısıyla mevcut yönetimin ne kadar başarılı olduğu aslında 2015 Millet Vekilliği seçiminde ortaya çıkacaktır. Ocak ayında gerçekleşen İl Başkanlığı seçimini kazanarak, atanmış yönetimden, seçilmiş yönetim statüsüne geçen mevcut yönetimin, aslında 2015 Millet Vekilliği seçimlerine çok net hazırlandığını söyleyemeyiz. Genel Ülke Politikası gereği rahat bir konumda olan iktidar partisinin yerel temsilcileri, halen aday adaylarını beklemekte ve sanırız isimlerin durumuna göre bir strateji belirlemek için beklemede gibi bir durum sezmekteyiz.
Genel ilkeler üzerinden değil de isimler üzerinden strateji belirlemenin ve buna göre söylem oluşturmanın çok doğru olduğunu düşünmediğimizi de paylaşmak isterim. Her ne kadar partinin bir takım kuralları ve adaylık süreci için belirlenmiş metotları olsa da esas seçimin iktidarın ağır topu Sayın Başkan tarafından yapılacağı söylentileri ve aday adayı olmayı düşünenlerin Ankara’da Başkanın odası önünde görülmeleri bu söylentileri güçlendirmektedir. Her durumda ülke ve parti içi demokrasiden bahseden bir partinin tek adamla aday belirleme süreci yaşaması birçok kesim tarafından eleştirilse de sanırız güç karşısında herkesin eli kolu bağlı durumda. Bu da demek oluyor ki tablonun netleşmesi için bir süre daha beklemek zorunda kalacağız. Hatta bu süre 7 Nisan’a kadar uzayabilir. Bizim partimizin kuralları vardır, tek adamla aday belirlemeyiz gibi eleştiri yapacak arkadaşlara da tavsiyem, bunu bize demeden önce aynanın karşısına geçip birkaç kez tekrarlamaları, eğer kendileri inanırlarsa ondan sonra bize söylemeleri olacaktır. Lütfen kimse kimseyi kandırmasın.
Ana muhalefet partisine bakarsak durumun önceki yıllardan pek farklı olmadığını görüyoruz. Yine her zamanki gibi iç çekişmeler, seçimler yaklaştıkça parti içi entrikalar, ayak oyunları ve daha neler neler. Geçtiğimiz hafta Safranbolu İlçe Yönetimini görevden alan İl Yönetimi birkaç saat sonra Genel Merkezleri tarafından görevden alınıyor. Yerine partinin teslim edildiği isim öncekinin bir eskisi. Yanlış anlaşılmasın bizim isme bir itirazımız yok ancak ilkelerden bahsediyorsak bunun ne kadar doğru olduğunu halka sormak lazım.Hatta sormak da yetmez, seçimlere kısa bir süre kala halka anlatmak lazım. Eğer anlatamazsanız seçimlerde alacağınız sonuçların faturasını iktidar partisine kesme alışkanlığınız bu defa işe yaramaz bilesiniz, gerçi eskiden de yaramamıştı ya neyse. İl Yönetiminde hal böyle iken yani Ana Muhalefet henüz İl Yönetimini belirlemekle uğraşırken Milletvekili Aday Adaylarından bahsetmek de tabii olarak pek mümkün olamıyor. Ancak ortada dolaşan bazı iddialar var ki eskiye rağbet olsa dedirtecek cinsten, eğer doğruysa bu seçimlerin sonucunu Ana Muhalefet Partisi açısından tahmin etmek zor olmasa gerek.
Hani şöyle bir durum var açıkçası, bir ülkede bir iktidar partisi kendi eliyle bir ana muhalefet partisi oluşturup demokrasi oyunu oynamak istese, sanırız bundan daha iyisini yapamazdı. Bir iktidarın bu kadar işine gelen bir muhalefet olmayı başarabilmek nasıl bir olaydır bilinmez. Herhalde bu sorunun cevabını bulabilmek için üniversitelerde akademik araştırma konusu olması gerekir diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Gelelim yerelin iktidarı, genelin muhalefeti olan partiye. Başarılı (!) bir yerel seçim süreci geçirdikten hemen sonra yani bir gün sonra derin bir sessizliğe bürünen yerel iktidar partisi, bugüne kadar sessizliğini başarıyla korumuştur. Hatta Belediye olarak bile bunu başarmıştır. Geçmiş beş yılda Belediyeyi elinde bulunduran bir partinin hem de halk nezdinde çok güçlü bir karşılığı olan partinin, yerel seçimlere hazırlanırken ve her ortamda seçimi farklı kazanacağını deklare ederken, projelerini de hazırlamış olmasını beklerdik. Seçim meydanlarında boy boy afişe edilen projelerden yaklaşık bir senedir ses çıkmaması halkta büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Bunun ötesinde yol, temizlik, hava koşulları ile mücadele ve de en önemlisi Olimpik Havuz kadar olmasa da onun yolunda ilerleyen Kent Meydanı. Tasarım açısından herkesin tepkisini çeken ancak bitirilemeyişi ile de artık can sıkıntısı halini alan Kent Meydanı Yerel İktidar Partisine çok zarar vermiştir. Çok saygıdeğer bir görevle uzun yıllar devlete hizmet ettikten sonra partinin İl Yönetimine getirilen ve yeni yönetimiyle yerel seçim zaferini kutlayan İl Yönetimi de bugün itibariyle atanmış statüsünden çıkıp, seçilmiş İl Yönetimi statüsüne geçmiştir. Sanırız bundan sonra delegenin de desteğini alan yönetimin sesini artık duyarız. Bunu oy verenlerin istediği gibi, demokrasinin işlemesi açısından bizler de istemekteyiz.
Yerel İktidar Partisinin milletvekili adayları hakkında ne düşünüyoruz?
Düşünemiyoruz,
Adeta papatya falına dönen Belediye Başkanı aday olacak mı? Olmayacak mı? Sorusuna cevap aramaktan, bir B planı var mıdır? Onu bile düşünemiyoruz. Sağlam gelenekleri olan bir ideoloji partisinin, iktidara alternatif olduğunu iddia eden bir partinin, bu kadar kişiselleştirilmesinin partiye ne kadar zarar vereceğini birilerinin özellikle de uzun yıllar devlet tecrübesi ve deneyimi ile yetişmiş İl Başkanının göreceğini umuyoruz. Gerçekten bir adayı var mı? Aday adayları var mı? İnanın ben bilmiyorum. Geçen yazımda “AK Parti ve MHP Vergili’nin ağzına bakıyor!” başlığı ile konuyu bir analiz olarak yapmıştım.
Özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin il yönetimi Rafet Vergili’nin haberi olmadan ne aday çıkarabilir ne de aday adayı!
Abartıyorum!
Rafet Vergili’ye aday ol ya da olma bile diyemez! Vergili aday olmak isterse de “sen bilirsin!” istemese de “sen bilirsin!” inceliğini, ancak gösterirler.
Seçimlere 31 partinin katılacağı ilan edildi, biz yazımızda sadece üç partiden bahsettik. Seçime katılacak diğer partilere de ilerleyen yazılarımızda değineceğiz elbette. İnandıkları değerlerden taviz vermeden ideolojileri doğrultusunda mücadele eden bütün siyasi partileri tebrik ediyoruz.
Bu arada bahsetmeden geçmek istemediğim bir konu daha var. Basın, kamu adında bilgilendirme görevi yürüten demokrasinin temel unsurlarından biridir. Ancak ne hikmetse özellikle son zamanlarda bizim yerel basında kanser gibi yayılan bir hastalık baş gösterdi. Birinin yazdığı yazıya daha muhatabı cevap vermeden bir başka gazete ya da TV’nin köşesinden onu savunan ve diğer meslektaşını yeren yazıları çıkmaya başladı. Evet, yaygın basında bunun örneklerini görüyoruz. İktidarın kendi eliyle oluşturduğu yandaş medyası iktidara gerek kalmadan her yazıya maşallah cevap yetiştiriyor ancak yerel de bu durum hiç hoş olmuyor. Basın eleştirir, halk adına olumsuz bir durum varsa bunu haber yapar ve düzeltilmesi için mücadele eder. Bunun ötesinde iyi yapılan şeyler de yazılır ancak bunlar reklam olacak kadar abartılırsa iş o zaman haberciliğin ötesine geçer. İktidar yalakalığı yapmak emin olun bizlere yakışmıyor, hatta bir eli yerde bir eli gökte olan arkadaşlara hiç yakışmıyor.
Geçtiğimiz günlerde gayet başarısız bir İstanbul tanıtım macerası yaşadık. Karabük Valiliği başta olmak üzere, Karabük Belediyesi, Karabük’ün yerel değerleri, Yerel Basını bunun yanı sıra İstanbul Karabüklüler Derneği gibi tüm unsurların yok sayıldığı ve tüm organizasyonu tek adamlığa soyunmuş bir güçle Ankara Karabüklüler Vakfının üstlendiği başarısız bir tanıtım. Tüm Yerel Medya bu konuda eleştirilerini gündeme getirirken bir yerel televizyon kanalımız çıkmış, sanki Rio Karnavalı yapmışız da bütün Dünyanın gözü üzerimizde gibi yazılar yazmış, haberler yapmıştır. Böyle şeyler bize yakışmaz, gerçek neyse onu yazmamız, kişisel çıkarlarımız için halkı yanıltmamamız gerekir. Sonra akabinde Kardemir ile aynı sektörde rekabet eden bir kuruluşun aralarındaki olay basına yansımıştır. Sesini duyurmak isteyen bu gurubun ilanı bazı basın kuruluşlarında yayınlanmış ancak bazı basın kuruluşlarında yayınlanmamıştır. Buna rağmen bazı kıdemli gazetecilerimiz ise konuyu bir başka açıdan ele alarak köşesine taşımış, olaya dolaylı olarak müdahil olmuştur. Özetle söylemek istediğim şu; Köşe yazarları kendilerine ait köşelerinde düşüncelerini yazabilirler, eleştiri yapabilirler, taraf olabilirler ancak bir basın kuruluşunun komple kurumsal olarak birinin arkasından gitmesi son derece yanlış ve itici bir durumdur. Yaptığı işin etik ve ahlaki kurallarıyla bağdaşmaz. Gelin biz eğriyi doğruyu yazalım, işimize geldiği gibi haber atlamayalım, halka sunalım kararı halk versin. Bizim görevimiz halkı bilgilendirmek halkı yönlendirmek değil.
Bu arada değinilmesi gereken bir konuda, kişisel çıkarları için aday adayı olacak bürokrat ve iş adamları. Aday olma ihtimaline kendinin bile inanmadığı bazı bürokratlar ve iş adamları özellikle iktidar partisinden aday adayı olmak için sıraya girmiş durumda. Kişisel becerileri, kabiliyetleri, başarıları kendilerini bir yerlere taşımaya yetmeyen bu zevat, aday adayı statüsü ile kendilerini yukarılara taşıyacak atılımın peşindeler. Özellikle iktidar partisinin bu duruma bir dur demesi artık şart olmuştur. Tek becerisi partiye üç beş kuruş para yatırıp aday adayı statüsü kazanmak olan bu bürokratların ödüllendirilmesi işine bir son verilmesi gerekmektedir. Yarın ilimizden dört, beş bürokratın istifa ederek aday adayı olacağı yönünde kulağımıza duyumlar gelmektedir. Hele içinde bir isim var ki memleket onun vekilliğine kaldıysa vay halimize demek geliyor içimizden. Neyse durumu görelim bu konuda da düşüncelerimizi açık açık yazarız.
Şimdilik kalın sağlıcakla…
İmzamı atarım yazına sayın akça. Tek yaptığı iş belediye başkanını yıpratıp halk nezdinde kötü göstermek olan sözüm ona solcu ama iktidarın arka bahçesi olan tv kanalı nerde toslayacak merak ediyorum. Göçen duvara kamera gönderip belediye nerede diye bağırmakla bu işler olmuyor. Karabük dışında yaşayanlar,belediyenin yan gelip yattığını düşünüyor. Bu nasıl yayın ilkesi. Düzcenin,kastamonunun belediye başkanlarını her gün haber yapan tv kanalı vergiliyi itibarsızlaştırma çabası içine giriyor.Bu böyle olmaz beyler ! Size kalmaz o hanlar saraylar.. Necdet aksoy’la her pazartesi 21.30’da takvim reklamı yapmaya devam edin.