ZAMANI DURDURMAK « Karabük Haber Gazetesi

SON DAKİKA

ZAMANI DURDURMAK

Bu haber 18 Ocak 2017 - 22:49 'de eklendi ve kez görüntülendi.

Az sonra okuyacağınız satırlar bir bilim kurgu romanından alıntı gibi başlıyorsa da devamı biraz farklı. Mars’ta, dünya takvimine göre 3048 yılı… Yaşları 990 ile 1005 arasında değişen bir grup arkadaş, yüzlerce yıldır yaşamakta oldukları kızıl gezegende, dünya hakkında koyu bir muhabbete dalmışlar. İçlerinden biri internette okuduğu bir yazıyı şaşkın bir yüz ifadesi ile arkadaşlarına anlatıyor: “Arkadaşlar, bakın ne buldum!.. Dünya takvimine göre 2016 yılında eski gezegenimizde yazılmış bir yazıda, 1982 yılında iken 126 yaşında olan bir kişiden bahsediliyor, bu kişinin ileri yaşına rağmen çok sağlıklı olduğuna vurgu yapılıyor.” Şaşkınlık içinde dinliyor diğerleri. “Gencecik yaşta sağlıklı olacak elbette” diye konuşuyorlar aralarında. Biraz sonra içlerinden biri, o yazının yazıldığı yıllarda dünyada ortalama ömrün henüz 100’e bile ulaşamadığını öğrenip bu yeni bilgiyi de heyecanla paylaşıyor arkadaşlarına… Öncelikle belirteyim ki halen hayatta olan insanlardan bazılarının en az 1000 yaşına kadar yaşama ihtimali olduğunu öne süren Aubrey de Grey isimli bilim adamının çalışmalarını okuduğumda böyle bir senaryo canlandı kafamda. Uzmanlık alanı bir tür tıp mühendisliği olan bu bilim adamının anlattıklarından yola çıkarak, sağlıklı yaşlanmadan bir adım ötesini, zamanı durdurma iddiasını özetlemek istiyorum sizlere. Biliyorsunuz, canlılarda hayatın sürdürülebilmesi, vücutlarında durmaksızın tekrarlayan sayısız kimyasal reaksiyonlarla mümkündür. Bu faaliyetler sırasında serbest radikal adı verilen bazı maddeler oluşur. Bir tür yan ürün diyebileceğimiz bu maddeler, dışarıdan alınan serbest radikallerle el ele verip düşmanca faaliyetlere başlarlar… Hücre zarlarına, hücrelerin içinde bulunan ve genetik şifrelerimizi taşıyan DNA’ya, hücre içinde bulunan ve mitokondri adı verilen kısımlara zarar vermeye çalışan serbest radikaller bir yanda, bu faaliyetleri önlemek için devreye giren sistemler diğer yanda… Vücutta bir iç denge kurulmaya çalışılır. Bu bir tür yavaş seyirli iç çatışmadır. Çatışma sonucunda tahrip edici süreç yavaş yavaş baskın gelebilir. Kalp damar hastalıkları, kanser, kronik tahrip edici hastalıklar, Alzheimer ve benzeri birçok hastalıklar ortaya çıkabilir. Yaşlanma da bu olumsuz sürecin bir parçasıdır. Yani aslında yaşlanma da bir tür hastalıktır. Hastalık gibi kabul ettiğimizde tüm anlayışları da kökten değiştirmek zorunlu hale gelir. Kalp damar hastalıklarını veya kanseri önlemek için mücadele etmek nasıl doğal sayılmalı ise, yaşlılığı önlemek de öyle doğal sayılmalıdır. Burada iki farklı tavır almak mümkündür. Ya tahrip sürecinin hastalıklara dönme aşamasında müdahale etmek ya da tahrip sürecini ta en başında önlemek… Yaşlılık hasarının yedi tipi vardır: 1. Hücrelerin genetik şifrelerini taşıyan DNA’nın hasara uğraması. Bu hasar günün birinde kansere de yol açabilir. 2. Hücrelerin enerji santralı olarak kabul edebileceğimiz mitokondrilerdeki hasar yaşlanmayı hızlandırabilir. 3. Hücre içinde bazı proteinler, atıklar ve zararlı maddeler yok edilemeyip birikmeye başlarlar. Damar sertliği, sarı nokta adı verilen göz hastalığı, Alzheimer ve benzeri hastalıklar bu problemin sonucunda oluşur. 4. Bazı zararlı proteinler hücrenin dışında birikerek Alzheimer hastalığının oluşmasına neden olabilir. 5. Ölen hücreler aynı hızda yerine konamazsa canlı hücre sayısı azalır. Kalp zayıflayabilir, Parkinson hastalığı ortaya çıkabilir, bağışıklık sistemi bozulabilir. 6. Birçok hücre yaşlanır ama ölmez. Yıpranmış yaşlı hücreler zararlı proteinler üretirler. Bu durum şeker hastalığına zemin hazırlayabilir, bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açabilir. 7. Hücrelerin etrafında onları yakalayan proteinler birikebilir. Bu durumda o hücrelerin ait olduğu doku esnekliğini kaybeder. Örneğin damar sertliğinde ve yaşlılardaki görme azalmasında bunun rolü olur. Aubrey de Grey bu yedi farklı konudaki çalışmaların en geç 20 yıl içinde sonuç vereceğine ve tüm kronik hastalıkların yanı sıra yaşlanmanın da önüne geçileceğine inanmakta. Bu doğrultuda çalışan bazı bilim adamları ilk olumlu sonuçlara ulaştılar bile. Örneğin, ortalama üç yıl yaşayan farelere iki yaşında iken bazı tedaviler uygulayarak onların beş yaşına kadar yaşamasını sağlamış durumdalar. Hatta on beş yaşına kadar yaşatmayı da umut etmekteler. Son söz olarak belirtmek isterim ki, yaşlanma sürecinin bir hastalık olarak kabul edilmesi yakın bir gelecekte tıp dünyasına egemen olabilir, bu yöndeki çalışmalar hızlanabilir, yaşlılık sürecini durduran ya da en azından yavaşlatan tedaviler bulunabilir. Asırlarca yaşama hayalini şimdilik makalelerde bırakıp sağlıklı günler diliyorum sizlere.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.