Karabük Demir Çelik Fabrikaları’nın özelleştirme kararının alındığı 5 Nisan 1994’den, vefat ettiği 8 Nisan 2018 tarihine kadar hakkında binlerce haber, yüzlerce köşe yazdık. Ama bunların hiçbirinde, teşekkür almasak da, tehditte yemedik, hakarette işitmedik. Bize söylediği tek cümle vardı; “Çocuklar siz işinizi yapıyorsunuz”
Henüz hayatta iken başlayan taht kavgası, onun KARDEMİR başta olmak üzere, tüm şehir için ne kadar önemli bir isim olduğunu bize göstermişti aslında. Allah var, daha o zaman, bugün yaşananların birçoğunu görmüş ve günümüzde yaşanması muhtemel olaylara dikkat çekmeye çalışmıştık. Ne yazık ki bugün, bu şehir onun yokluğunu her anlamda hissediyor ve “eşraf” tabirinin ne kadar önemli olduğu, onun ismi altında herkesin gözünün önüne bir kez daha seriliyor.
Neden mi?
Amca; hükumeti, siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarını, iş dünyasını, kısacası tüm şehri birleştirip, KARDEMİR efsanesini ortaya çıkartan adamdı.
Amca yaşasaydı; bırakın Karabük’ü, Safranbolu’yu görmeyi, İsmetpaşa yol ayrımından bile geçmeyenler, bugün KARDEMİR’i yönetemez, istedikleri gibi bu şirkette ve bu şehirde at oynatamaz, bu şehrin bazı yöneticileri de, Osmanlı dönemindeki Manda ve Himayeciler gibi onların karşısında el- pençe divan duramazdı!
Amca yaşasaydı; ikinci kuşaklar arasında koltuk kavgası yaşanmaz, birinci kuşaklar aralarında koltukları paylaşır, uyum ve ahenk de devam ederdi.
Amca yaşasaydı; devlete, hükümete, yerel yönetimlere savaş açmazdı. Çünkü o, devletinin temsilcilerine saygı duyan, rahatsızlığının hat safhada olduğu dönemde bile, göreve yeni başlayan valimize hayırlı olsun ziyaretine giden KARDEMİR heyetinin başında yer alacak kadar devletine karşı zarif ve saygılı bir adamdı. Tonton amcamız en azından, şehrin valisine kendisini temsilen; fabrika müdürünü ya da asistanını göndermezdi.
Şayet amca bugün hayatta olsaydı; Karabük Valisinin, Milletvekillerinin, Belediye Başkanının, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanının ve Çelik-İş Sendikası Başkanının imzaladığı bir tavsiye mektubu ile, KARDEMİR A.Ş’den Kardemir Karabükspor için, talep ettiği maddi desteğe, futboldan hiç haz etmemesine rağmen hayır demezdi. Çünkü Amca, devlete, millete ve milletin seçtiği temsilcilere her zaman saygı duyardı. Amca “verelim” deyince de, diğerlerinin hiçbiri “vermeyelim” diyemez, şehir ve Karabükspor’da doğal olarak bu halde olmaz, bugün “İmtiyazlı Ortak” diye tanımlanan hissedarlar da, Karabük’ün hedef tahtasında olmazdı.
Karabük Üniversitesi, Karabük’ün Amcası ile, geçmişte olduğu gibi günümüzde de, fiziki ve eğitimsel anlamda büyümesine devam eder, amcanın yaptığı fakültelerin ve ona verilen doktoraların üzerine basarak hedefine yürüyen birtakım hayalperestlerin gündeme getirip, sermayesi Satış Müdürlüğü olan adamların uçuş fantazilerine cevap verecek, Uçuş Eğitim Pisti’ne filan muhtaç olmazdı.
Başka mı?
5 bin kişilik KARDEMİR’de Türk Metal’e geçit vermeyen amca, 120 kişilik Yolbulan’a girmeye çalışan Birleşik Metal’i, bırakın Yolbulan A.Ş Kapısını, KARARSON tabedesinden bile ileriye geçirmezdi.
Ve en önemlisi; amca dışında hiçbir patron, hayatı fedakarlıkla geçmiş bir fabrikanın çalışanları ile, bu ülkenin son çeyrek asrı için rekor sayılacak bir rakama, yani % 42’ye imza atmazdı.
Şehirlere eşraflık, iş dünyasına amcalık, şirketlere patronluk herkesin harcı işler değil demek. Bize göre amcanın yaptıklarını örnek alması ve onun yaptıklarından ilk ders çıkartması gerekenler, başta evlatları olmak üzere, tüm ailesi. Ayrıca, kendini bu şehrin eşrafı görenler ve onun yerine talip olanlar da, amcayı ve onun mesajlarını iyi dinlemeli!
Amca tüm bu saydıklarımızın çoğunu, bu şehirle birlikte yaptı. Yalnızca; o ve ortakları parayı, hisseyi, senedi ortaya koyarken, ortalıkta gözükmeyip, KARDEMİR’de güller açtığında malı kendileri ile bölüşmedikleri için kendilerine savaş açanlara kulak asmadı, onların en acımasız saldırılarını bile duymazdan geldi.
Kısacası; seni çok erken özledik be Amca..!
Keşke senin yerini dolduracak ikinci bir amcamız olsaydı!
Ruhun şad, mekanın cennet olsun.